Gaziantep gezisinden notlar

 17-20 Mayıs tarihleri arasında ailecek yaptığımız kültür ve lezzet yolculuğu duraklarımızdan biri de baklavası, kebabı ve müzeleri ile ünlü Gaziantep şehriydi. İlk gittiğimiz yer dünyanın en büyük mozaik müzesi olan Zeugma müzesiydi. Yıllar önce antik dönemden gelen eserleri kesinlikle gidin, gezin ve görün derim. 

 Gaziantep denilince ilk akla gelen yemek olunca nerede ne meşhur hepsinin tadına bakmaya çalıştık. Katmer, nohut, baklava ve kahvaltısı... Kebaplarını fotoğraflamadım karnım çok açtı yedikten sonra aklıma geldi kusura bakmayın:=)

 Gümrükhan Yaşayan Müze'ye muhakkak gidin derim. İçinde bir sürü el sanatları atölyesi mevcut ve sahipleri o kadar güler yüzlü ki herkes yaptığı veya sattığı ürünlerin tarihini nasıl yapıldıklarını hiç üşenmeden öyle güzel anlattılar ki hayran kaldım. Han'da aba dokumadan, bakırcılığa, ahşaptan, ebruya, tespihden yemeniye, antep işi çeyizden eski gelinliklere kadar herşey mevcut olan bu yaşayan müzede gezdikten sonra çift renkli Osmanlı dibek kahvesini içip gezimize kaldığımız yerden devam ettik.

 Gümrükhan'da çocuklar Ebru Sanat Atölyesinde ebru denemeleri yaptılar. Kızım geleneksel ebru deseni olan laleyi yaparken oğlum ise balık figürü yaptı tabi ki usta ellerin de yardımıyla...

 Gaziantep'de dolaşırken bir sürü han var onlardan birinde karşılaştığımız bu bakır ustası tam 35 yıldır bakır oymacılığı yapıyormuş. yaptığı el emeği göz nuru bakırların hepsi birer sanat eseri...

 Bayazhan'da uğrak yerlerimizden biri oldu. Yöresel yemekleri olan yuvalama ve ekşi köftesinin tadına baktık. Bayazhan'ın içindeki restaurantın menüsündeki yiyeceklerin fiyatı şehirdeki diğer yerlere göre 3 kat pahalı iken tat olarak bir fark göremedim. 

Bu geziden anladığım şey;  Gaziantep öyle 2-3 günde gezilecek bir yer değil en az 1 hafta ayırmak lazım ki her yeri gezip, yiyeceklerinin tadına varalım.